30 Mayıs 2017 Salı

Planlı okumalar :)

Bu ay bir bakın etrafınıza, kim konuşuyor, kim gürültü yapıyor veya kim tartışıyor? Bakın, bakın ki görün yılın en huzurlu ayını. Evet huzur. Çünkü huzur sessizlik, huzur güzellik ve huzur güleryüzlülük. Hem de bu ilahi bir huzur. Gönlün en derinliklerinden gelen bir huzur. Ramazan.
Biraz düşününce bu ay kitap okumak için mükemmel bir ay. Herkes susuyor, ses yok, dikkat dağılması yok. Bir okur daha ne isteyebilirki!

Ben bu ayı olabildiğince güzel ve verimli geçirmeye çalışacağım. Ilahi yönleri bana kalsın ben sizi ilgilendiren tarafı anlatayım. Bu güzel ayın 1 haftası maalesef ki sınav haftama denk geldiğimden 1 hafta kitap okuyabileceğimi sanmıyorum ama diğer 3 hafta gömüleceğim. Bu 3 haftada toplam hedefim 6 kitap okumak. Bunlar;

1- Tarık Buğra - Osmancık (ss.376)
2- Zülfü Livaneli - Huzursuzluk (ss.154)
3- Ahmet Ümit - Elveda canım vatanım (ss.527)

4- Ayşe kulin - Veda (ss.382)
5- Jose Mauro De Vascancelos - Şeker Portakalı (ss.182)
6- Iskender Pala - Babil'de Ölüm Istanbul'da Aşk (ss.416)



Ramazan ayında, gördüğünüz bu nadide yazarların nadide kitaplarını okuyacağımı aylar öncesinde belirlemiştim. Bunun en büyük sebebi ise bu ayı ruhen ve kalben en yüksek duygularla geçirmek istememdi. Aylar öncesinden yapığım bu hazırlık beni çok heycanlandırıyor

ve Osmancık kitabının sadece 90 sayfası kaldı. Onun da yorumu en kısa zamanda gelecek.

Sevdiklerinizle, mutlu Ramazanlar dilerim. 
Hep mutlu kalın.

23 Mayıs 2017 Salı

Kitap Kurduysan Para Biriktir

O PARA BİRİKECEK!

Her kitap okuyan insan ve kitaplarını kendi kütüphanesinde görmek isteyen insan bilir ki kitap okumak ve biriktirmek çok masraflıdır. Özellikle hoş görünümlü, bizi bizden alan ciltlere sahip olan kitapların parası doğrusu birazcık cep yaktırıyor. Bir öğrenci olarak para biriktirmek konusunda usta olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu konu benim önceden de aşina olduğum bir konuydu ancak her defasında küçük mağlubiyetler aldım. Taki yakın arkadaşlarımdan bir tanesi kendi parasıyla istediği bilgisayarı alana kadar. Sonrasında para biritirme meselesinin hiç de küçümsenmeyecek bir şey olduğunu aklımın ucuna yazdım. Küçümsediğim o kavanozun ileride benim yararıma olacağını benimsedim ve biraz da bu konuyu araştırdım. Aslında para biriktirmek için öncellikle en büyük istediğinizi ve zaafınızı belirlemek gerekiyor.

Benim en büyük isteğim Erasmustu ve para biriktirmek için bi hedefimin olması işleri kolaylaştırdı.

En büyük zaaflarım ise ;

1- Çikolata
2- Kitaplar

1 numaralı maddeyi düşündüğümde benim için yararlı olmadığını ve her gün yada 2 günde bir ona 1 lira harcadığımı düşünürsem haftada 3 lira, ayda ise 12 lira zararım oluyordu. Bu konuda bir şeyler yapmalıydım.
2 numaralı madde ise tahmin edebileceğiniz gibi hayatımdan çıkarmamın imkansız olduğu şeylerdi. Bu yüzden bunları bir kenara koydum. Sonrasında oturdum ve para biriktirmem için yapmam ve yapmamam gerekenleri belirledim.

1- Artık kendi paramla çikolata almayacağım, annem alışverişe giderken rica edeceğim :) 
2-Yanımda sadece dolmuşa binmek için 3 lira bulunduracağım ( gidiş-geliş)
3- Babam haftalık 20 lira verirse 10 lirasını kumbaraya, 10 lirasını da çekmeceğime koyacağım ve hedefim haftanın sonunda o 10 lirayı da kumbaraya atmak olacak
4- Okulda kalmam durumunda evden yemek getireceğim 
ve en önemlisi
5- Ancak babam kredikartını verdiğinde kitap alacağım, kütüphaneyi kullanacağım.

Bunları belirlediten sonra kendime şöyle bir kumbara yapmıştım


O zamanlar kumbaram Çokokrem kavanozuydu. Ağzını tutkallamıştım ve kapağını delmiştim. Sonrasında ise kendime güvenmediğimden Truva'dan açılamayan kumbara aldım;


Uçak var çünkü Erasmus :) 


Hayatın Melodileri : Geçmişten senin ve benimkine katılan bir ses.


Bu kumbaranın açılamamaıs benim için çok avantajlı oldun çünkü  bunu açmak ancak babamın harcı. Ayrıca insanın paraları attıkça atası geliyor.

Ben bu maceramın henüz başındayım. 200 lira ancak biriktirebilmişimdir. Ancak bu kumbaraya daha çoook paralar girecek VE bundan 3 adet dolmadan açılmayacak. Çünkü tahminlerime göre o zaman Erasmusa gitmiş olacağım :)

Birazcık olsun vakit ayrıdığınız için teşekkürler, görüşmek üzere...


18 Mayıs 2017 Perşembe

Okumaya ne ile başlanmalı?

Okumaya başlamak, hayata başlamaktan farksızdır.


Okumak; dünyanın bu sınırlardan ibaret olmadığını gösteren en büyük ve inandırıcı kanıtıdır. Her kitabın başında elinde yeni bir dünyanın anahtarını taşırsın.

Okumayan insanlar susadığında su içerken, biz bir yudum kitap içeriz. Çünkü bizim susuzluğumuz kurak bir nehir gibi asla bitmeyecektir. Her yudumda biraz daha artacaktır hatta.

Bu nedenle kitap okumaya başlarken sıkan, bıktıran ve kitaptan soğutan ağır kitaplar yerine bir ilkokullu gibi masallardan başlanmalı. Çünkü  çocuk edebiyatı bütün edebiyatında yatan temel unsurdur.

Ayrıca çocuk edebiyatı en saf, en duru duygularla yazılmış edebiyattır ve sonu her zaman okuyucunun istediği gibi biter. Çünkü bu edebiyat türü okuyucuya , yani çocuğa :), korku vermek yerine mutluluk aşılamak ister.
Ve her insan mutlu olduğu şeye bağlanır.
Bu yüzden masallar git gide bize kitap okuma alışkanlığını kazandırır.

Bunun yanı sıra masallar akıcılık yönünden en iyi kitap türleridir. Tabiri caiz ise yağ gibi kayar gözleriniz ve saatlerin geçtiğini anlamanız çok zor olur.
Ayrıca tabiki hayal gücünü güçlendirmek de bir numaradır masallar..

Tabii ki " Biz pamuk prensesleri, keloğlanları aştık." deyebilirsiniz. O zaman size önerim sevdiğiniz bir türü belirlemek. Örneğin Alacakaranlık favori filminiz ise vampir kitapları :)

Bu en basit bir örneğiydi. Kitabların onlarca türünün olduğunu, elbet birini seveceğinizi unutmayın lütfen.
Siz sadece ilgi odağınızı bulun, elbet gerisi gelecektir.

Bunun dışında, eğer bir süredir kitaplardan uzaksanız ve bir türlü başlayamıyorsanız beni kitap okumaya tekrar yönelten yazarı sizlerle paylaşayım;


Sarah Jio. Bu yazar gerçekten akıcı olan diliyle okuru kitapların dünyasına itiyor desek yanlış olmaz sanırım. Şu an pek tarzıma uymasa da 2 yıl öncesine kadar beni kitaplara aşık ettiren kadın bu kadın ve yeri bende hep ayrı 💜 Teyzemi de okumayla tanıştıran bu yazardı. Dili hiç bir şekilde insanları sıkmıyor. Herkese gözüm kapalı tavsiye edebilirim

Kısacası; İster masal okuyun, ister romantik kurgu, cinayet. Ne okursanız okuyun kendinizi her zaman bir adım ileriye taşımaya odaklanın. Çünkü ülkemizin ve insanlarımızın en büyük eksiği bu ; okumak.

Okuyun, okuyun ve geliştirin. Hem kendinizi hem de ülkenizi

sevgilerle...





Kimim ve Yolun Neresindeyim?

HAYAT DİYE ADLANDIRDIĞIMIZ PANDORA

Her insan kendisi için ve kendine göre duygular besler içinde. Bu duygular zamanla alışkanlık haline gelir, Büyür büyür ve vücüdumuzun bir parçası gibi hayatımızdan koparıp atmamız pek mümkün olmaz. Benim için bu alışkanlık kitap okumaktan ziyade yazı yazma alışkanlığı ancak yazı yazmak için kitap okumak gerektiğini çok iyi anlamış vaziyetteyim
Ayrıca kitaplar benim için farklı bir dünya keşfetmek gibi ilgi çekici.
Her kitap bir son ve her kitap bir başlangıç. Ayrıca her kitabın bir sonu ve her kitabın bir başlangıcı var.
Tıpkı hayat gibi.
Bu durumda kim olduğumun pek de önemi yok. Çünkü elimde bulunan kitap gibi elbet bir gün benim de son sayfam okunacak ve kapağım kapanacak. Şu zamana kadar dünyaya gelmiş ve toprak olmuş milyarlarca insandan hiç bir farkım kalmayacak.
Zaten kimsin sorusu benim için her ana, her duyguya göre değişebilen bir cevaba sahipken bu soruyu cevaplamam biraz absürt olacaktır. Bir bakmışsın " dünyanın en şanslı insanı" ve bir bakmışsın " dünyaya 1-0 geriden başlamış bir insan" olarak bu soruya cevap vermişim. Bu yüzden pek de kurcalamamak lazım.

Bir de bunun farklı bakış açıları vardır. Anneme göre, arkadaşıma göre, öğretmenlerime göre ve kedime göre farklı insanlarım. Bazısının yavrusu, bazısının sırdaşı, bazısının bilgi aşıladığı ve bazısının annesiyim. Kimine göre çalışkan kimine göre tembelim. Hava durumuna göre bile değişirim

Ve ayrıca hangi filmden olduğunu bilmedğim şu replik beni büyüledi;
"Kim olmak istersen o olabilirsin"

Evet kesinlikle bu.

Bazen "kimse" bazense bir "kim"im...

Peki yolun neresi burası? Başlangıç mı yoksa bitiş mi? Yoksa süregelen bir ilerleyiş?

Çok başlardayım ben çok. Öğrenmem gereken bilgi, yapmam gereken şey ve okumam gereken kitap sayısı küçümsenmeyecek kadar çok. Ayrıca bürünmem gereken daha çook insan var. 

Yolun burası benim tam da istediğim yer.

Yolun burası benim en uzun kalacağım yer.

ve yolun burası benim bittiğim yer.

sevgilerle...

SUYU ARAYAN ADAM

KÜÇÜK BİR TARİH ARASI

Şevket Süreyya Aydemir'in kaleminden Rus tarihi, Turan Tarihi ve Cumhuriyet Tarihinin ayrıntılı bir ele alınışı bu kitap. Bazen kendi hayallerini, bazen gerçekleri, bazen de ileride olabilecekleri en nizami bir anlatışla okuyucuların huzuruna sunmuş.

 Açıkcası bu kitaba başlama hikayem tamamen değerli tarihçi ve benim en büyük hocam olarak gördüğüm Prof.Dr. İlber Ortaylı sayesinde oldu. İdefix internet sitesinde kendisine ait bir okuma listesi görünce hemen incelemeye başladım. ( http://www.idefix.com/kataloglar_/tarihin-derinligi/3488 ) Ve bu kitaba böylelikle başladım. İyi ki de okumuşum çünkü günlerimi alsa da bana çok bilgiler aşıladı.

Şevket Süreyya Aydemir Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış yıllarında Edirne'nin bağrından kopmuş bir asker, politakacı ve bana göre bir filozof. Kitabında, çocukluk yıllarından emekliliğine kadar suyu arama isteğini anlatıyor.

Suyu Arayan Adam isminin manası kitabın son sayfasına kadar anlaşılmasa da sonunda kendisi açıklıyor ; İçimde bir yangın başlamıştı ve ben de bu yangını söndürmek için kendimi ordan oraya attım. diyor değerli yazar.
Bu yangın ilkolarak lise hayatında cereyan ediyor. Turan hayali. Tüm türk milletlerini bir araya toplamak arzusu onun ciğerini yakıp kül ediyor. O yüzdendir ki Turan adı altındaki bütün memleketlere severek gidebileceğini onlarca defa dile getiriyor.
Ardından Rusya tarihine merak sarıyor. Tam da SSCB'nin kuruluş zamanında, Çarlık Rusyanın yıkılışında Rusya'da bulunması komunizimi her ayrıntısıyla bilmesine olanak sağlıyor. O andan itibaren komunist tarafı hep ağır basıyor. Türkiyeye döndüğünde, Turan'ın bir hayal olduğunu anlayarak tek isteği Devrim oluyor. Nerden nereye...
Aydemir, hayatının her safhasında arayış içinde olduğu bu kitaba ne kadar bilgi doldurabilirse o kadar doldurmuş. Bu yüzden okuyup bitirmemin epeyi bir zaman aldığını yüzüm kızararak ifade edebilirim. Kitap gerçekten ağır bir kitap, bu kitaptan sonra okuduğum her şeyin masal gibi akıcı geleceğine eminim, ancak tabii ki de değer çünkü siyasetçi olmak isteyen ben için bulunmaz bir hazine olduğunu inkar edemem :)

Bunun dışında, özellikle kitabın ortalarında sürekli not olarak başka kitap önerisi yapması sinirlerimi bozmadı değil. Bu da kitapevinin bir hatasıdır diye düşünüyorum. Kitabın akıcılığını düşüren temel unsurlardan biri.

Sözün özü: Turan hayali kuran, SSCB ve Rusya tarihine merak duyan her insan için bir başyapıt. Komunizimi ve yeni Türkiye hakkında pahası bulunamaz  ( ekonomik, sosyal, siyasi vs.) bilgiler sunan Aydemir en sonunda SUyunu buluyor. Benim için asla aklımdan çıkmayacak ve ileriki yaşlarımda tekrar tekrar okuyacağım bir kitap

PUANIM; 4\5

1 puan kırma nedenim beni yorması oldu. Ama bu kitaba daha düşük vermem kesinlikle emeğe saygısızlık olurdu

Başka bir yazımda görüşmek üzere...

Planlı okumalar :)

Bu ay bir bakın etrafınıza, kim konuşuyor, kim gürültü yapıyor veya kim tartışıyor? Bakın, bakın ki görün yılın en huzurlu ayını. Evet huzur...